TÜRKONFED
ve Daha İyi Yargı İşbirliği ile “refah için demokrasi” ana felsefesiyle
düzenlenen “Yapısal Reformlar Zirvesi” gerçekleştirildi Zirve, TÜRKONFED
Başkanı Orhan Turan, Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Mehmet Gün ve İç Anadolu
Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (İÇASİFED) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Ahmet Kurt’un açılış konuşmalarıyla başladı. Ahmet Kurt konuşmasında, “Herkesi
Türkiye’nin tüm tuzaklardan kurtulması için iş ve güç birliği yapmaya
çağırıyoruz” dedi.
“Yapısal
Reformlar Zirvesi”nde, TÜRKONFED tarafından hazırlanan Türkiye’nin İkilemi:
Orta Gelir ve Orta Demokrasi Tuzakları Politika Raporu da detaylarıyla ele
alındı.
Moderatörlüğünü
gazeteci Hakan Güldağ’ın yaptığı panele; Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim
Temsilcisi Alvaro Rodriguez, AB Komisyonu Türkiye Masası Şefi Bernard Brunet,
Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Mehmet Gün, Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan katıldı.
TÜRKONFED
ve KAİSDER Yönetim Kurulu Üyesi Yurdum Hasgül ile TÜKD’in İkinci Başkanı Meral
Güler, katılımları ve sorularıyla; BAGİAD Yönetim Kurulu Üyesi Ayfer Ulusoy ile
Akyurt Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Ali Tekin Çelik ve pek çok
İÇASİFED’li katılımlarıyla zirveye katkı sağladı.
AHMET KURT’UN KONUŞMASI
Kürsüye
ilk gelen isim olarak açılış konuşmasını gerçekleştiren İÇASİFED Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı Ahmet Kurt şunları söyledi:
“Orta
gelir tuzağı bir ekonomide kişi başına gelir düzeyinin belirli bir aşamadan
öteye gidememesi ya da belirli bir gelir düzeyine ulaştıktan sonra durgunluk
içine girilmesini, özetleyen bir yaklaşımdır.
Orta
demokrasi tuzağını ise Belli oranda bir demokratikleşme hızını yakalamış bir
ülkenin ulaştığı demokratik düzeyde sıkışıp kalması halidir.
Belirli
bir noktadan sonra bir ekonomide kişi başına gelirin arttırılabilmesi için o
ekonominin içinde bulunduğu sisteme uygun atılımların yapılması gerekiyor.
Ekonomi büyürken büyümenin kalitesi kalibre edilmezse büyüme gelişmeye
dönüşemez.
Bu
dönüşümü sağlayacak şey yapısal reformlardır.
Bu
reformlar sadece ekonomiyle ilgili değildir. Eğitimde bilimsel kalite artışının
sağlanmasından yargı bağımsızlığına, ifade özgürlüğünün desteklenmesinden vergi
yüklerinin düşürülmesine kadar pek çok konu bu kapsamın içine giriyor.
Türkiye,
yapısal reformlar için ne yazık ki en önemli fırsatlar sunan 2005 – 2009
arasındaki dönemi boş geçirmiş bulunuyor. O dönemde hem küresel krizin etkisi
bu kadar yoğun değildi hem de dünyada likidite bolluğu vardı, Türkiye
özelleştirmeler başta olmak üzere bir seferlik gelirlerden yoğun bir biçimde
yararlanmıştı. Bu fırsat kaçırıldı. Türkiye son 10 yılda yapısal reform olarak
adlandırılabilecek tek düzenlemeyi bankacılık alanında krizin empoze ettiği
sonuçlar üzerine gerçekleştirdi.
2023’te
25 bin dolarlık hedefe ulaşılabilmesi için Türkiye’nin kişi başına gelirini her
yıl 1500 dolar arttırması gerekiyor. Son 7 yıllık performansa bakarsak bunun
mümkün olduğunu söylemek hayalperestlik olur. Bu hedefe ulaşmanın bir tek yolu
Türkiye’nin teknoloji üretmeye başlamasıdır.”
GÜN VE TURAN’IN SÖZLERİ
Daha
İyi Yargı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Gün ise, açıklanan raporun,
TÜRKONFED ile bir araya gelerek yargı hizmetlerinde kalite ve kalitenin
unsurlarının iş dünyası açısından ne olduğunu ortaya çıkaran bir belge olduğunu
söyledi.
TÜRKONFED
Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan da, Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınması ve
rekabetçiliği için 'orta gelir', 'orta demokrasi' ve 'orta eğitim'
tuzaklarından kurtulması gerektiğini kaydetti. Turan, ekonomi ile demokrasi
arasında doğrudan bir ilişki olduğunun unutulmaması gerektiğini belirtti.
Turan,
şunları söyledi:
“Kalkınma
için ekonomik faaliyetler artık yeterli değil. Yüksek demokrasi standardı,
hukukun üstünlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü gibi evrensel değerler, ekonomide
güven ve istikrarın da anahtarıdır. Serbest piyasa ekonomisinde finansal
istikrarı sağlamanın birincil koşulu bağımsız, güçlü kurumların varlığıdır.
Güçlü bir ekonominin temelini güçlü kurumlar oluşturur. Bir ülkenin kurumları,
gücünü demokrasiden alır. Hukuk devleti başta olmak üzere kurumlarımızı ve
demokrasimizi güçlendirecek her adım ekonomimizi de güçlendirecek, finansal
istikrara katkı yapacaktır. Ülkemizin 'Orta Gelir Tuzağı'ndan kurtulmasının ve
kapsayıcı bir ekonomik büyüme dinamiği yakalama hedefinin daha katılımcı ve
kalıcı bir demokrasiye kavuşma hedefiyle örtüştüğünü aklımızdan çıkartmamız
gerekiyor.”